Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın Kemal Özer'e anlattığı, ev sahibi ile yaşadığı olay:
“Kapıya dayanıp onu sık sık rahatsız ediyordu ev sahibi. Evden çıkmasını istiyordu. Olay günü de kapıya dayanmıştı. Kavga kaçınılmaz bir hale gelince, Dağlarca şöyle düşünmüştü eski bir asker olarak: Karşısındaki, kendinden gençti; öyleyse bir an önce bitirmeliydi kavgayı. Yine eski bir asker olarak, karşısındakini sindirmek, bunun için de uyarı atışları yapmak gerektiğini düşünmüştü.
“Eline aldığı keserle, üzerine yürüyen ev sahibinin bileğine vurmuştu ilk olarak. Kol saati parçalanmıştı adamın. Aldırmadığını görünce, ikinci uyarı vuruşunu bileğine yapmıştı. Ama adam saldırıyı sürdürünce, üçüncü vuruş omuz başına yapılmıştı. Kolu aşağıya sarkan adamın başını koltuğunun altına sıkıştırıp çevirmiş, keserle kafasına üç delik açmıştı Dağlarca. Bir üçgen oluşturan üç delik: Tık, tık ve tık!
“Bu ayrıntıyı anlatırken, askerlikten kalma beceriye anatomik bir bilginin eşlik ettiğini gösterircesine eklemişti: Delikler birer buçuk santimden daha derin olmamalıydı, beyin zarını yırtmamak için. Ev sahibi ancak bundan sonra, fışkıran kanı görünce kavgayı bırakmış ve kaçmıştı...”
Fazıl Hüsnü Dağlarca bu olay gazetelere yansıyınca ününün sıradan insanlar arasında da yayıldığını, karşılaştığı kişilerin "Eline sağlık" dediğini hatta taksicilerin kendisinden para almadığını da eklemiş.
0 comments:
Yorum Gönder