9 Ağustos 2008 Cumartesi

Büyük Orta Doğu Projesi & Akdeniz Birliği

Bush’un Büyük Orta Doğu Projesi ile Sarkozy’nin Akdeniz Birliği çantadan ilk defa çıkarılmıyor, bu fikirlerin nasıl oluştuğunu anlamak için II.Dünya Savaşı sonlarına doğru uzanmak gerek. 1945’te yapılan Yalta ve Potsdam konferanslarında SSCB Türkiye’nin Birleşmiş Milletler üyeliğine muhalif idi, daha fenası Doğu Anadolu sınırını yeniden görüşmek ve Boğazlar üzerinde de söz hakkı istiyordu. İngiltere buna muhalefet ederken ABD konunun SSCB ve Türkiye arasında görüşülmesini onaylamıştı. ABD II.Dünya Savaşındaki tutumu nedeniyle bir iyilik yapma niyetinde olmamakla birlikte SSCB’nin çarlık zamanlarından kalma Akdeniz’e inme arzularını durduran kritik jeopolitiğe haiz Türkiye’ye Birleşmiş Milletler’in kurucu üyeliği şansı tanıdı. Yalta Konferansı’nda 1 Mart 1945’e kadar ortak düşman Almanya ve Japonya’ya savaş ilan eden bütün ülkelerin Birleşmiş Milletler üyeliğine alınacağına dair bir deklarasyon yapılınca, Türkiye 23 Şubat 1945'de Almanya ve Japonya'ya savaş ilan etti ve Birleşmiş Milletler’e üye oldu.

II.Dünya Savaşı’nın müttefiklerce kazanılması ve bilhassa atom bombasının ürkütücü gücü Türkiye elitlerinin tarafsızlık politikalarını gözden geçirmelerine neden olmuştu. Batı dünyasının gözüne girmek için 1946’da tek parti dönemine son verildi -bir süreliğine- ‘demokrasi’ ye geçildi.

Şubat 1949’da İngiltere’nin ön ayak olması ile bir Akdeniz Birliği örgütlenmesi gündeme geldi. İngiltere, Fransa, İtalya, Türkiye ve Yunanistan’ın oluşturacağı birliğin amacı görüntüde Arap ülkeleri ile ilişkileri geliştirmek olacaktı.

Türkiye Nisan 1949’da kurucu üyeleri ABD, İngiltere, Fransa, İtalya, Kanada, Hollanda, Belçika, Danimarka, Portekiz, Norveç, İzlanda ve Lüksemburg olan NATO’nun dışında kalmıştı. Bunun üzerine acilen 1949’da Avrupa Konseyi’ne üye olundu, Mayıs 1950’de yapılan NATO üyelik başvurusu ise “coğrafi” nedenlerle reddedildi. Yunanistan da aynı şekilde reddedilmişti. ABD, Türkiye’yi Akdeniz Birliği projesine yönlendirmek için NATO kapısını kapalı tutuyordu.

1950’de Kore Savaşı patlak verdi. Türk Hükümeti Temmuz 1950’de Birleşmiş Milletler’in Kore’ye asker gönderme çağrısına uyarak -ABD ordusu yönetimine- 4.500 asker göndereceğini açıkladı. Türkiye’nin Ağustos 1950’de NATO üyeliği için yaptığı ikinci başvuru yine reddedildi. Buna rağmen Kasım 1950’de Kore’ye asker gönderme kararı TBMM’ce onaylandı. Kore Savaşı devam ederken Türkiye ABD’ye bir ortaklık anlaşması teklif etti, bu teklif de reddedilince Türkiye basını ilişkileri ciddi şekilde sorgulamaya başladı.

ABD’nin Türkiye ve bölge için yazdığı senaryo bir süre sonra İngiltere tarafından açıklandı. Kilit rol Türkiye’de olacak şekilde bölgede “Orta Doğu Komutanlığı” adlı askeri bir örgütlenme öngörülüyordu. ABD ve İngiltere için kritik öneme sahip olan Süveyş Kanalı ile yeni kurulan İsrail Devleti’nin güvenliğini hedefleyen örgütlenmenin üyeleri ABD, İngiltere, Fransa, Türkiye, Yunanistan ve Mısır (belki daha sonra İsrail) olacaktı. Dönemin CHP’si ülkenin laik karakteri ile bağdaşmadığı gerekçesi ile oluşuma karşı çıkarken Menderes bunun Türkiye’nin bölgedeki gücünü arttıracağını savunuyordu. DP’nin muhalif olduğu şey yapılanmanın İngiltere kontrolünde olmasıydı, onun yerine NATO kontrolü arzulanıyordu. Fakat Mısır Türkiye’nin batılılarla birlikte bir projede yer almasını şüpheyle karşılamıştı, aynı zamanda SSCB’yi karşısına almaktan çekiniyordu. Mısır bu projenin içinde yer almayacağını açıkladı.

Ortada ne Akdeniz Birliği projesi ne de Orta Doğu Komutanlığı kalınca Eylül 1951’de Türkiye ve Yunanistan NATO’ya davet edildi.

Bu hikaye Türkiye’nin Avrupa Birliği macerası için de bir fikir verdi mi size?

3 yorum:

  1. Anlaşılan o ki avrupa bize ihtiyaç duymadan biz avrupaya felan giremeyiz. yada yukardakiler gibi o birlikde ortadan kalkmadan. dağılmadan avrupaya bi girsek iyi olacaktı.

    YanıtlaSil
  2. Son günlerdeki AKP hükümeti ile komşu ükeler arasındaki (Ermenistan dahil) sıkı fıkılığı BOP projesi kapsamında bir hizmet olarak düşünebilir miyiz? Çünkü tarihimizin hiç bir döneminde komşularımızla aramız bu denli iyi olmamıştı. Ne oldu da aramız bal şeker oldu? Mesela Suriye ile 10 yıl önce savaşın eşiğinden döndük. AB'ye gelince bu durumdan benim çıkarımım; BOP suya düşerse Tr AB'ye girer. :) Bence hedefimiz AB olmamalı. Serbest (vizesiz) dolaşım hakkı peşinden koşmalıyız. Diğer ekonomik vb. ilişkilerimiz zaten devam ediyor.

    YanıtlaSil
  3. Doğru bir çıkarım yani BOP olmazsa AB. AB, Rusya, Türkiye iyi bir blok olur, hem kuzey/güney hem doğu/batı enerji hatlarını denetleyebilirler. AB, gerçek huzurun sömürmekten değil zenginliği yaymaktan geçtiğini geç de olsa anladı, Rusya'nın zaten bir sosyalist deneyimi var, geriye kalıyor Türkiye'yi adam etmek...

    YanıtlaSil

Banner from George Steinmetz

(*) Yavaş yürüyorum bela bana yetişiyor, hızlı yürüyorum ben belaya yetişiyorum.