9 Temmuz 2008 Çarşamba

Gülcemal

"Ey gülcemal gülcemal
Dört tane direğin var
Aldın gittin yarimi
Ne hain yüreğin var"


- Halk türküsü -

Gülcemal  (nam-ı diğer Germanic)
Gülcemal (nam-ı diğer Germanic)


Kazım Karabekir’in Gülcemal’le Anadolu’ya geçişinin hikayesini kendi hatıratından okuyalım (İstiklal Harbimiz-I) :

“12 Nisan 1335 Gülcemal Vapuruyla akşama doğru İstanbul rıhtımından hareket ettik. Kızkulesiyle Selimiye arasında demirledik. İtilaf memurları kontrol edecekler! Herhangi bir tarafa gidecekler büyük müşkilatla, vesikalarını İngiliz, Fransız üniformalı yerli Rum ve Ermeni askerlerinin envai hakaretine uğrayarak ve rüşvet vererek yapmak kaç zamandır usul olmuş. Vapurlarda bu tasdikli vesikaları olmayanlar hakaretle, dayakla dışarı atılıyormuş! Böyle bir heyet bizim vapuru da aradı. Vesika yaptırmamış şarka giden iki zabit, kömürcü kıyafetine girerek ocak başında görülerek kurtuldular. 13 Nisan sabahı rüzgarlı ve bulutlu bir havada Boğaz’ı çıkarken bir saadet rüzgarı gibi kalbim coşuyordu. Büyükdere önünden geçerken o, 28 Teşrinisani 1334’te Büyükdere’ye çekilmek üzere bulunan İngiliz bayrağının rüzgardan çırpındığını gördüm. Bu sefer gurur duydum. Buna ve Boğaz’ın tarafeynindekilere, “Hepiniz, hepiniz inmeye mahkumsunuz” dedim. Çok seviniyordum. Sanki her düşüncem kuvvet ve her kuvvet muvaffakiyet olmuştu. “Cihan yıkılsa Türk yıkılmaz!” diyordum. Yaverime de programımı anlattım. Sevinçle artık Karadeniz’de yol alıyorduk. Zonguldak, Sinop...17 Nisan’da Samsun’a vardık.”

İstanbul’un işgalinden sonra Anadolu’ya tayinini yaptıran ilk komutan Ali Fuat (Cebesoy) Paşa olmuştu. Onun arkasından Kazım Karabekir, Mustafa Kemal ve İsmet İnönü’ye ısrarla Anadolu’ya geçmelerini rica ettikten sonra tayinini Erzurum’a çıkarttı ve 17 Nisan 1919’da Gülcemal’le Samsun’a oradan Trabzon’a oradan da Erzurum’a geçti. İsmet (İnönü) Bey ve Mustafa Kemal o sıra Ahmet Rıza veya İzzet Paşa başkanlığında bir kabine kurulması için uğraşıyorlardı. Hatta Kazım Karabekir, İsmet Bey’in kendisine İaşe Nezaretini teklif etmesine içerlediğini ve bunu İsmet Bey’e “İaşe Nezaretinin açlıktan ölenlere mersiye-hanlık olur” diyerek ifade ettiğini hatıratında dile getiriyor. İzzet Paşa’dan beklediği Harbiye Nazırlığını elde edemeyen Mustafa Kemal İstanbul’da bir sonuç alınamayacağına kani olunca, Padişah VI.Mehmet Vahdettin’in oluruyla görülmemiş yetkiler donanmış halde, 9. Ordu Müfettişi olarak Mondros Mütarekesinin 7. Maddesi uyarınca İtilaf Devletleri tarafından girişilecek olası yeni bir işgali önlemek üzere, 19 Mayıs 1919’da Bandırma gemisi ile Samsun’a çıkıyor. İsmet Bey ise çok sonra, İngilizler tarafından Malta’ya sürülmekle Anadolu’ya geçmek arasında bir tercih yapmak zorunda kaldığında Anadolu’ya geçiyor.

Yakın tarihimizde Yavuz’un (ilk adı: Goeben, uzunluğu: 187 m, ağırlığı: 25,000 ton, yakıtı: kömür) savaş gemisi olarak kazandığı ün ve hayranlığa ulaşmış bir başka efsane gemi Gülcemal’di. Gemi kömürlü ve yelkenlidir, iki bacası 4 yelken direği vardır, ağırlığı 5,000 tondur. Gülcemal savaş zamanında asker ve mühimmat taşımakla beraber 1875 yılında transatlantik olarak inşa edilir, bir süre Atlantiği en hızlı geçen gemi ünvanını elinde tutar, Avrupa’nın değişik şehirlerinden ve İstanbul’dan Amerika’ya göçmen taşır.

Türkiye’ye geldikten sonra bir süre posta gemisi olarak çalışır sonra Karadeniz’de düzenli yolcu seferleri yapar. Nice ünlü/ünsüz yolcusu olmuştur. Kimler yoktur ki yolcuları arasında, siyasi sürgün olarak Avrupa’dan Amerika’ya giden sarıklı Jöntürk Ubeydullah Efendi (Hatipoğlu) , Trabzon’dan İstanbul’a gelen Ermeni patriği Zaven Efendi (1915), Hamidiye Kahramanı Rauf Bey’in de aralarında bulunduğu Mondros Mütarekesi’ni imzalamaya giden heyet (1918), İstanbul’dan Trabzon’a geçen Kazım Karabekir (1919), bozguna uğradıktan sonra İzmit’ten İstanbul’a dönen Kuva-yı İnzibatiye askerleri (1920), Milli Mücadele zaferi sonrası Trakya'yı teslim almak üzere İstanbul’a gelen Refet Paşa (1922), İstanbul’dan New York’a bağış toplamak üzere giden Çocuk Esirgeme Kurumu'nun kurucusu Dr. Fuat Umay (1923), Lozan Antlaşması’nın imzalanmasından sonra Türkiye’ye dönüşünde İsmet İnönü (1923), Selanik’ten Anadolu’ya göç ettirilen Lozan Mübadilleri (1924), Cumhuriyet’in ilanından sonra Marmara gezilerinde M.K. Atatürk, Çanakkale’den İstanbul’a M.K.Atatürk ve konuğu İran Şahı Rıza Pehlevi (1934). Yolculuk yaptıklarından emin olunamayanlar ve bilhassa yolculuk yapmayanlar da var. İstanbul’dan İzmir’e Mustafa Kemal’e suikast için gelen Laz İsmail ile Laz Yusuf (1926) ve dünyanın en uzun yaşamış 2. insanı, 10 Osmanlı padişahı ile 2 Cumhurbaşkanı görmüş ve 157 yaşında ölmüş olan Zaro Ağa’yı (1777-1934) Amerika’ya götürdüğü hususlarındaki rivayet muhtelif.

İkinci Abdülhamid’in torunu, sürgündeyken hanedan reisliği (saltanat devam etse idi padişahlık) yapmış olan Mehmet Orhan Efendi saltanat ailesinin sınırdışı edilişi sırasında (3 Mart 1924) Gülcemal’e neden binmediklerini şöyle anlatıyor:

“Ailenin çoğu istasyondaydı. Daha evvel tren yerine vapurla gitmeyi düşünmüştük. Ama ‘Hanedanı, Gülcemal vapuruna koyup Çanakkale’yi geçtikten sonra vapuru batıracaklar’ diye bir şayia çıkmıştı. Şehzadelerin çoğu, bu yüzden fikrini değiştirip trenle gitmeye karar verdi.”

Britannic (I) & Germanic

Britannic (I) & Germanic


Gülcemal 1875 yılında İngiltere’de White Star Line Şirketi tarafından yaptırıldığında adı SS (steamship) Germanic idi. Germanic’in aynı tersanede yapılmış bir de ikiz kız kardeşi vardı, Britannic (I). Britannic (I)’in ilk adı Hellenic iken yüzdürülmeden hemen önce değiştirildi.

White Star Line Şirketi aynı zamanda ünlü transatlantik Titanic ve kız kardeşleri Olympic ile Britannic (II)’yi yapan denizcilik şirketidir. R.M.S. (Royal Mail Ship) Titanic 15 Nisan 1912’de bir buzdağına çarparak battı. Mühendisler kendi büyüklüğünde bir gemi ile çarpışsa bile Titanic’in batmasının 2 gün süreceğini bu sürede de mutlaka yardım ulaştırılacağını düşünüyorlardı. Ancak Titanic 2-3 saat içinde 1,500’den fazla yolcusuyla Kuzey Atlantik’in soğuk sularına gömüldü. Olympic üç kardeşin arasında Atlantik’i geçerek “transatlantik” adının hakkını verebilen tek gemi oldu. Savaştan sonra 1934’e kadar yolcu taşımaya devam etti, 1935’te söküm için satıldı. Üçüncü kız kardeş, Gülcemal ve ikizinin büyük ablaları H.M.H.S. (His Majesty's Hospital Ship) Britannic (II)’nin tersanedeki adı aslında Gigantic idi. Savaş başladığında vatansever duygular ağır basınca adı Britannic yapıldı. I. Dünya Savaşı çıkınca İngiliz donanmasında hastane olarak kullanılan Britannic (II), altıncı seferinde Çanakkale Savaşı’nda yaralanan İngiliz askerleri almak için Ege’de yol alırken Alman denizaltıları tarafından batırıldı ya da bir mayına çarparak 57 dakika içinde (Titanic'İn yarısı skadar bir sürede) battı. Battığı yer Atina’nın 60 km güneydoğusunda Kea Adası yakınlarında idi. Bulunduğu yer 1976’da ünlü deniz araştırmacısı Jacques Cousteau tarafından tespit edildi.

Gülcemal 1905’te Dominion Line şirketine satıldı ve adı Ottawa olarak değiştirildi, 1910’a kadar Kanada sularında yolcu taşıdı. 1911’de Osmanlı Hükümeti'nce 15 bin altına satın alındı, adı Gul Djemal kondu, Sultan V. Mehmet Reşat’ın Arnavut asıllı annesinin adıydı, “gül yüzlü” anlamına geliyordu.

Gülcemal  (nam-ı diğer Germanic)
BRITANNIC (I) ve BRITANNIC (II)’nin maketleri. BRITANNIC (I) yani Gülcemal’in ikizi, 1874 yılı yapımı, ağırlığı 5,000 ton. BRITANNIC (II) yani Titanic’in ikizi, 1911 yılı yapımı 50,000 ton (Encyclopedia Titanica)



İlk görevi Osmanlı askerlerini Yemen’e taşımaktı. I. Dünya Savaşı çıktıktan sonra 1915’te bu sefer Çanakkale’ye asker taşıdı. Deniz üzerinden “Çanakkale Geçilmez” idi fakat suyun altından İngiliz denizaltıları içeri girebiliyorlardı. Gülcemal 3 Mayıs 1915’te Marmara’ya sızmış bir İngiliz denizaltısı tarafından İmralı Adası önlerinde torpillendi. Aldığı yara gemiyi batıramadı, Gülcemal İstanbul’a çekilerek onarıldı. Denizaltı personeline verilen 20,000 sterlin’lik ödül daha sonra vurulanın bir sivil gemi olduğu anlaşılınca (Gülcemal 4,000 asker taşıyordu) ödül mürettebattan geri istenmişti. İngiliz denizaltıları Gülcemal’den başka, İstanbul'a kadar gelerek Karaköy Limanı'nda cepheye asker sevkiyatı için bekleyen bir Osmanlı gemisini de torpillediler. Gebze kıyılarında denizaltıdan sızan bir İngiliz askeri, cepheye asker taşımak için kritik olan bir trenyolu viyadüğünü havaya uçurdu. Bu, sabotaj tarihine denizaltıdan yapılan ilk eylem olarak geçti.

Gülcemal savaş bitiminde Alman askerlerini evlerine geri götürdü. 1921’de Ottoman-American Line şirketi adına Amerika’ya göçmen taşıdı. Daha sonra yolcu taşıma görevine Karadeniz’de devam etti. 1928’de Türkiye Seyrisefain İdaresi’ne (Denizyolları İşletmesi) geçti ve adı Gülcemal olarak düzeltildi.

Karadeniz’de çalıştığı dönemde bu güzel gemi halkın sevgilisi olmuş, adına türküler yakılıp, efsaneler üretilmiş. Gülcemal 1930’larda İzmir'den İstanbul'a gelir Kuruçeşme'deki Galatasaray Adası’ndan kömür ikmali yapar, İstanbul'dan tüm Karadeniz kıyı kentlerini dolaşıp sonra Hopa'dan geriye dönermiş, bu yolculuk 15 gün sürermiş. Ünye’de “oyalanma” manasına “sakın Gülcemal vapuru gibi her yere uğramadan git gel” derlermiş. Karadeniz kıyı kentlerinin sığ limanları yanaşmasına müsait olmadığından açıklarda demirleyen Gülcemal'in yanına yanaşan kayıklar yolcuları ve eşyalarını kente taşırlarmış. Rize Limanı'nın açığında demirlediğinde, kayıkla 7 kez etrafının dolaşılması halinde hastaların iyileşeceğine inanılırmış. Bu güzel geminin 75 yıl yıl hizmet verdikten sonra akıbetinin ne olduğunu yazmaya elim varmıyor, meraklısı bu bilgiye kolayca ulaşabilir.


Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun Gülcemal’li dizeleri:
...
İstanbul deyince aklıma Gülcemal gelir
Anadolu`da toprak damlı bir evde
Gülcemal üstüne Türküler söylenir
Süt akar cümle musluklarından
Direklerinde güller tomurcuklanır
Anadolu`da toprak damlı bir evde çocukluğum
Gülcemalle gider İstanbul’a
Gülcemalle gelir
...

Orhan Veli’den sakal

hanginiz bilir, benim kadar,
karpuzdan fener yapmasını;
sedefli hançerle, üstüne,
gülcemal resmi çizmesini;
beyit düzmesini;
mektup yazmasını;
yatmasını,
kalkmasını;
bunca yılın halime'sini
hanginiz bilir, benim kadar,
memnun etmesini?
değirmende ağartmadık biz bu sakalı!

Gülcemal’in Türkiye’de edindiği kardeşi Gülnihal

Gülcemal Gülnihal



Alıntı yapılan kaynaklar: İstiklal Harbimiz (I) - Kazım Karabekir, Son Osmanlılar – Murat Bardakçı

0 comments:

Yorum Gönder

Banner from George Steinmetz

(*) Yavaş yürüyorum bela bana yetişiyor, hızlı yürüyorum ben belaya yetişiyorum.