23 Temmuz 2007 Pazartesi

Gecikmiş bir Türk-Sovyet İlişkileri Analizi

Sovyetler Birliği ile ilişkilerimiz Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan eskidir. 1917 Ekim Devrimi’nden sonra Sovyet Kızıl Ordusu Doğu Anadolu’dan kendiliğinden çekilmiş, Rus Çarlığı döneminde İngiltere ve Fransa ile birlikte yaptıkları Osmanlı topraklarının paylaşımını karara bağlayan gizli Sykes-Picot Antlaşması’ndan vazgeçilmiş ve antlaşma Lenin tarafından dünyaya açıklanmıştır.

Milli mücadele boyunca Sovyetler Birliği’nden Anadolu’ya silah, para ve altın akar. Resmi Sovyet verilerine göre 1920-1922 yıllarında, 39.000 tüfek, 327 makinalı tüfek, 54 top, 63 milyon fişek, 147.000 top mermisi ile doğu sınırlarından eski Rus Ordusunun bıraktığı askeri malzeme sevkedilir. “Jivoy” ve “Jutkiy” adlı iki avcı botu hibe edilir. Sovyet Hükümeti, Ankara’daki iki barut fabrikasının kurulmasında yardımcı olup fişek fabrikası için gerekli teçhizat ve hammaddeyi sağlar. Sovyet diplomatik misyonu 200 kilo külçe altını ve iki parti halinde toplam 10 milyon altın Ruble’yi Türk Hükümeti’ne teslim eder. (Kaynak: Rusya Federasyonu Türkiye Büyükelçiliği)

Mustafa Kemal Cumhuriyet kurulduktan sonra, Kurtuluş Savaşı’ndaki yardımları nedeniyle Sovyetler Birliği’ne olan vefa borcumuzu, Taksim Meydanı’na dikilen Cumhuriyet Abidesi’ne Kızılordu’nun kurucularından General Frunze ve Sovyetler Birliği Türkiye Büyükelçisi S.İ. Aralov’un figürlerini ikinci sıraya ekleterek öder.

İlk tekstil fabrikalarımızın kurulmasında Sovyetler’in maddi katkısı ve teknoloji desteği vardır. Sovyetler 1932-1938 yılları arasında ilk Beş Yıllık Kalkınma Planımızın hazırlanmasına ve finasmanına destek verir. Sovyet tarım uzmanları Çukurova’da pamuk tarımı konusunda inceleme yaparlar, Sovyetler Birliği’nden makine ve teknisyen getirilerek Kayseri ve Nazilli’de ilk basma fabrikaları kurulur. Sovyetler’den gelen yardımların içerdiği teknoloji transferi Batı dünyasından gelen yardımlarda görülmez.

Mustafa Kemal’in ölümü ile denge politikaları unutulup eski bir ittihatçı hastalığı olan Alman hayranlığı nüksedince Sovyetler Birliği ile gerginlik başlar, 1925’te imzalanmış olan Dostluk Anlaşması 1945’te geçersiz ilan edilir. Stalin yönetimi, Kars/Ardahan ile Boğazlar’da üs kurma hakkı talep eder. Akabinde Türkiye, 1948’de Marshall yardımını alması ve 1951’de NATO’ya üye olmasıyla ABD’nin dümen suyuna girer.

Stalin’in 1953’te ölümüyle Sovyetler’in Türkiye’ye karşı talepkar politikaları sona erince süper güçler arasında yeniden bir denge politikası izleme şansı yakalanır. 1959’da Sovyet kredisi ile Çayırova Cam Fabrikası’nın temelleri atılır. ABD sadık müttefiki Menderes’i bu yüzden mi ipten almadı bilinmez.

25 Mart 1967 yılında (1. Demirel Hükümeti zamanı) Türkiye ve Sovyetler Birliği arasında imzalanan Ekonomik-Teknik İşbirliği Anlaşması ile Sovyetler Türkiye’ye 200 milyon Dolar tutarında kredi sağlar. Bu kredi ile ülkemizin önemli ağır sanayi tesisleri inşa edilir: İskenderun Demir Çelik Tesisleri, Seydişehir Alüminyum Fabrikası, Aliağa Petrol Rafinerisi, Bandırma Asit Sülfürük Fabrikası, Artvin Levha Fabrikası. Ayrıca 24 Aralık 1972’de İskenderun Demir Çelik Fabrikası’nın büyütülmesi, 5 Haziran 1979’da Orhaneli Termik Santrali’nin kurulmasına ilişkin kredi anlaşmaları yapılır. Rahmetli Ecevit’in ABD ile arasının iyi olmadığını bilinir de, 1980’de Sami Süleyman Gündoğdu Demirel’i Zincirbozan’a bu ağır sanayi tesisleri mi götürmüştü bilinmez.

Sovyetler’in yıkılmasından sonra Rusya ile ticari ve ekonomik ilişkilerimiz devam eder, Mavi Akım da Mesut Yılmaz’ı bitirir

0 comments:

Yorum Gönder

Banner from George Steinmetz

(*) Yavaş yürüyorum bela bana yetişiyor, hızlı yürüyorum ben belaya yetişiyorum.