11 Mart 2007 Pazar

Şişli'de başlayıp Şişli de biten bir hikaye

Eğilmektense kırılmayı tercih eden mert bir insandı Hırant Dink. Şişli’de gazetesinin önünde, Ermeni kaynaklarına göre 1,5 milyon + 1, Türk kaynaklarına göre 400 bin + 1 inci kurban oldu. 1877 yılında Büyük Ermenistan ideali ile kurulan Marksist Hınçak (Çan) örgütüne kadar Türk ve Ermeni halkları Osmanlı içinde barış içinde yaşadılar. Osmanlı’da devlete yaptıkları katkılar nedeniyle Ermeni halkına “Milleti Sadıka” denirdi. Bu katkıyı sağlayanlardan biri de, Baba HAMPARSUM LİMONCİYAN’dı.

HAMPARSUM LİMONCİYAN (1768–1839), Dede Efendi’den müzik dersleri almış, eserlerini III. Selim’e sunma başarısı göstermiş üstün bir müzisyendir. Gregoryen Ermeni kilise müziğini Bizans etkisinden arındırmakla kalmamış, Ermeni alfabesinin harflerini kullanarak yarattığı, düz beyaz kağıda yazılan nota sistemi ile çok sayıda Türk üstada ait peşrev ve saz semâisinin kayda alınarak unutulmaktan kurtarılmasını sağlamıştır. Hamparsum notası olarak bugün de hala bilinen nota sistemi, Donizetti Paşa (1788-1856) modern batı nota sistemini tanıtana ve 1886 yılında "Nota Muallimi" adıyla yayınladığı kitapla Notacı Hacı Emin Efendi (1845-1907) tarafından modern sistemin yaygınlaşmasına dek kullanılmıştır. Hamparsum nota sistemi http://www.hamparsum.net adresinde detaylarıyla anlatılmaktadır, burada yazılı ve sesli örnekler de bulmak mümkündür.

Kendi yarattığı bir çeşit ebced nota sistemiyle Türk müziği eserlerini “Kantemiroğlu Edvarı” adlı kitapta toplayarak bunların unutulmamasını sağlayan bir başka frenk evladı ise Romen asıllı Boğdan Beyi Dimitri Kantemiroğlu’dur (Dimitrie Cantemir) (1673 - 1723). Hazırladığı kitap II. Ahmet’e sunulmuştur.

Burada bahsi geçen klasik Türk müziğinde kullanılan nota sistemlerinin daha detaylı bir tarihçesine http://www.turkmusikisi.com/nota/tarihce/tarihce.htm adresinden ulaşılabilir.

Babası Boğdan Beyi olunca Dimitrie Cantemir usûl gereği rehine olarak İstanbul’a saraya gönderilmiş, öncesinde memleketinde iyi eğitim görmüş bir entellektüeldir. İstanbul’daki günlerinde Rum Ortodoks Patrikhanesindeki akademide antik Yunan ve Latin kültürüyle Bizans ağırlıklı Ortodoks kültürünü, Enderunda ise Osmanlıca, Farsça ve Arapça dillerini öğrenir, Osmanlı’yı bağırsaklarına kadar tahlil eder. 1693 yılında babasının yerine Boğdan beyliğine getirilir ancak kendisine güvenilmediği için 1710’a kadar ülkesine dönemez. Ve fakat, ülkesine döner dönmez yaptığı ilk iş Rus Çarı Deli Petro’ya bağlılığını bildirmek olmuştur. 1711’de Baltacı Mehmet Paşa Prut savaşında Ruslar'ı bozguna uğratınca Kantemir de Rusya’ya kaçar.

Kantemiroğlu Rusya’da Latince bir kitap hazırlar, bu kitap Avrupa devletlerine Türkler'i yenilgiye uğratmak için hayati önem taşıyan siyasal ve askeri bilgiler içermektedir ve Avrupa krallarının başucu kitabı haline gelir. Osmanlı ve Türkler hakkında batıda oluşan önyargıların temelini de bu kitabın attığı söylenir.

Yer: Şişli Maçka Parkı. Yıl: 2003

Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, 2003 yılında Romanya Cumhurbaşkanı’nın da katıldığı bir törenle Maçka Parkı’na Dimitrie Cantemir ‘in bir büstünü diker, parkın adını da “Maçka - Dimitrie Cantemir Parkı" yapar.

“Ne var bunda?” değil mi, ya da “Ne alakası var?”

Mustafa Sarıgül 1992’de olaylı Şişli ilçe kongresinden sonra SHP’den ihraç edilince Romanya’ya gider. Burada fırıncılığa başlar, 3 ekmek fabrikası kurar, bir kaç yıl sonra bunları satarak Türkiye’ye döner. Şu an Şişli Belediye başkanlığı görevini yürütmektedir.

Hikaye Şişli'de başlar Şişli'de biter.

0 comments:

Yorum Gönder

Banner from George Steinmetz

(*) Yavaş yürüyorum bela bana yetişiyor, hızlı yürüyorum ben belaya yetişiyorum.